Basel-II uygulamasına iliskin açıklamalar

 

 

                    BASEL-II ‘ YE GEÇİŞE İLİŞKİN AÇIKLAMALAR

2008’de uygulamaya geçilecek olan BASEL II ile birlikte KOBİ’ler için yeni bir dönem başlıyor. Uygulama ile birlikte bankalar ve işletmeler arasında kredi ilişkileri daha kapsamlı kurallara bağlanacaktır. Bankalar ve bağımsız kuruluşlar KOBİ’ lerin bilançoların dan yönetim yapılarına, ihracatlarından, risk yönetimlerine kadar her alanda inceleme yaparak not vereceklerdir. KOBİ’ ler notlarının yüksekliğine göre daha düşük faizlerle kredi kullanırken, düşük notu olun riski yüksek KOBİ’ ler kullandıkları kredilerde daha yüksek faiz ödeme durumunda kalacaklardır.

BASEL II’ ye geçiş sürecinde hazırlıklarınızı tamamlamanız noktasında size önerilerimiz;

 

Öz kaynaklarınızı güçlendirmenizi, asıl faaliyet konularınıza odaklanmanızı ve faaliyet risklerini yönetecek finansal enstrümanları kullanmanızı, güvenilir bir muhasebe sistemi kurmanızı (Uluslararası anlamda kabul gören mali tablolar oluşturmanızı), kurumsal yapınızı oluşturmanızı ve nitelikli insan kaynağına yatırım yapmanızı, kayıt dışı işlemleriniz var ise kayıt altına almanızı, BASEL II’ nin gerektirdiği teminat yapısına uyum sağlamanızı (BASEL II ile müşteri çek ve senetleri teminat olmaktan çıkacak yerine, nakit para, altın Ana endeksteki hisse senetleri, Yatırım fonları gibi değerler teminat kapsamında değerlendirilecek.) Değişimlere ayak uydurabilecek dinamik bir yapı kurmanızı, bankalardan ve bağımsız derecelendirme kuruluşlarından derecelendirme notu almaya hazır olmanızı tavsiye ederiz.

 

Ek1: Devlet bakanı ve başbakan yrd. Sayın Abdullatif Şener’in Basel-II’ye geçişe ilişkin konuşma metni
Ek2: BDDK 10 soruda yeni basel sermaye uzlaşması ( Basel-II )

 

EK 1

 

DEVLET BAKANI VE BAŞBAKAN YARDIMCISI SN.ABDULLATİF ŞENER’İN

BASEL-II’YE GEÇİŞE İLİŞKİN KONUŞMA METNİ

 

Değerli Basın Mensupları ve Konuklar;

 

Teknolojik gelişmeler ve liberalleşmelerin etkisiyle, mali kurumlar global düzeyde faaliyette bulunmaya başlamış ve birçok yeni nesil finansal araçların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Finansal piyasalardaki ve araçlardaki bu hızlı gelişmeler, düzenleme ve denetleme otoritelerinin denetim süreçlerini gözden geçirme zorunluluğunu ortaya çıkarmıştır.Denetim otoriteleri bu gelişmeler paralelinde; riske dayalı sermaye yeterliliği düzenlemeleri (Basel-I ve ardından Basel-II) ve risk odaklı denetim sistemlerine geçme gereği duymuşlardır.

 

BASEL I

 

Bankacılıkta uluslar arası düzeyde ilk riske dayalı sermaye yeterliliği düzenlemesini, 1988 yılında yürürlüğe konulan Basel-I oluşturmaktadır. Basel-I geçen süre içerisinde uluslar arası düzeyde genel kabul gören bir standart oluşturmuş ve halen yaklaşık 120 civarında ülkede uygulanmaktadır.Basel-I, 1988’de yayımlanan orijinal metinde yalnızca kredi riski için sermaye gereksinimi hesaplamasını öngörmekteydi.Uzlaşıya, 1996 yılında yapılan ilave ile bankaların kredi riskinin yanında piyasa riskleri için de yasal sermaye bulundurması esası getirilmişti.

 

BASEL-II

 

Değerli Konuklar;

 

Zamanla mali piyasaların, daha da gelişmesi ve işlemlerin karmaşıklaşması sonucu, Basel-I kriterlerinin yetersiz kaldığı görülmüş ve yeni standartlar için çalışma başlatılmıştır.1998 yılından itibaren başlayan ve 2004 yılına kadar devam eden yeni uzlaşı çalışmalarıyla, sermaye yeterliliğine bakış açısı önemli derecede değişmiştir.Bu çalışmaların sonucu olarak hazırlanmış olan Basel-II ile bankaların riskleri daha kapsamlı ve riske daha duyarlı bir şekilde ele alınmaktadır. Basel-II, yalnızca sermaye yeterliliği bölümünden ibaret olan Basel-I’ den farklı olarak 3 yapısal blok üzerine inşa edilmiştir.

 

Bunlar;

1. Yapısal Blok: Sermaye Yeterliliği,

2.Yapısal Blok: Denetim Otoritesinin İncelemesi ve

3.Yapısal Blok: Piyasa Disiplini.

 

Basel-II ile kredi riskine yaklaşım önemli derecede değiştirilirken, ilk defa diğer bir önemli risk olan operasyonel risk için de sermaye yükümlülüğü getirilmiştir.Yeni Uzlaşı, halen uygulanmakta olan eski uzlaşıdan daha kapsamlı amaç ve hedeflere sahiptir:

 

􀂃 Finansal sistemin güvenilir ve sağlam bir şekilde işlemesini sağlamak.

􀂃 Bulundurulan sermayenin maruz bulunulan risklerle daha sağlıklı bir şekilde ilişkilendirilmesini sağlamak.

􀂃 Bankaların risk yönetimi kabiliyetlerinin geliştirilmesini teşvik etmek.

􀂃 Uluslar arası bankalarla yerel bankalar arasındaki rekabetçi eşitliği güçlendirmek.

Basel-II, yalnızca sermaye yeterliliğinin hesaplandığı bir hesaplama süreci değildir. Basel-II’de, risklerin ölçümünün yanında büyük oranda risklerin yönetimine odaklanılmaktadır. Basel II yalnızca uyulması gereken bir düzenleme, bankaların denetim otoritesi için hesaplamaları gereken bir rasyonun hesaplanma sürecinden ibaret bir konu da değildir. Basel II, geleneksel bankacılıktan tamamen farklı olan 2000’li yılların çağdaş bankacılığının gereklerini yerine getirmeye yönelik uluslar arası bir düzenleme ve denetleme yaklaşımının ürünüdür. Basel-II ile getirilen standartlar bankaların sağlam ve güvenilir risk yönetimi sistemlerine sahip olmalarını ve bu sistemlerini etkin bir şekilde işletmelerini sağlamaya yönelik olarak belirlenmiştir.

 

Basel-II’nin gelişmekte olan ülke ekonomileri üzerinde birçok olumsuz etkilerinin olabileceği ve ekonomideki konjonktürel dalgalanmaların şiddetini artırabileceği hususlarında çeşitli eleştiriler mevcuttur. Bununla birlikte, özellikle etkin risk yönetimini teşvik etmesi,yasal sermayenin riske daha duyarlı hale gelmesi, piyasa disiplinini artırıcı hükümlerin yer alması nedeniyle, Basel IIbazı maliyetler içeren ancak doğru yönde atılmış bir adım olarak değerlendirilebilir.Biz ülke olarak, uluslar arası uygulamalara paralel olarak Basel-II için gerekli altyapının gerek denetim otoritemiz olan BDDK’da, gerekse bankacılık sektöründe tesis edilmesinin gerekli olduğu inancındayız.Bu altyapının oluşturulmasıyla bankacılık sisteminin daha sağlam ve güvenilir bir şekilde faaliyet göstereceği, bu sayede finansal istikrarın sağlanmasına önemli katkılarda bulunulacağını düşünüyoruz.Ülkemiz açısından Basel-II’yi ele alırken göz önünde bulundurulması gereken bir takım önemli hususlar

bulunmaktadır. Bunlar:

 

􀂃 Ülke olarak yükselen bir ekonomiye sahip olmamız sebebiyle, gelişmiş ekonomilere göre kendimize özgü farklı birçok özelliklerimiz mevcuttur.

􀂃 Risk düzenlemeleri konusunda köklü bir tarihe sahip değiliz. Risk yönetimine ilişkin ilk ve tek düzenleme 2001 yılında yayımlanmıştır. Dolayısıyla, risk düzenlemeleri konusunda kapatmamız gereken uzun bir mesafe bulunmaktadır. Basel II uluslar arası finans sisteminin önemli bir oyun kuralı olmasının yanında AB içinde de tüm finansal kuruluşların tabi olacakları uluslar üstü bir düzenleme haline gelmiştir. BaselII’nin AB versiyonunun nihai metni çok yakındaaçıklanacaktır.

Türkiye, bir AB üye adayı olarak da Basel II’nin AB mevzuatındaki yansımasını benimsemek ve uygulamak durumundadır. Ayrıca, Basel II’ye geçiş Türk bankacılık sektörünün uluslar arası bankacılık sistemine entegrasyonu için değil, aynı zamanda uluslar arası kuruluşlara verdiğimiz taahhütleri nyerine getirilmesi açısından da büyük önem taşımaktadır. Bu açıdan bakıldığında Basel II’ye geçiş geri dönülemez ve dışında kalınamaz bir süreç olarak karşımıza çıkmaktadır.

 

SON SÖZLER

 

Yeni bir riske dayalı sermaye rejimi olarak Basel-II önemli bir bölümü bizim gibi yükselen piyasalar için yeni olan birçok unsurdan oluşmaktadır.Halen BDDK, Basel-II’nin uygulanması ile ilgili hususların belirlenmesi, gerekli koordinasyon ve yönlendirmenin sağlanması ve sorunların çözülmesi için gerekli çalışmaları yürütmektedir.İlk olarak 2001 yılında yayımlanan iç denetim ve risk yönetim sistemlerine ilişkin yönetmelikle başlayan çalışmalar Basel-II nihai metninin yayımlanması ile hız kazanacaktır.Basel-II’nin uygulanmasına ilişkin olarak BDDK sorumluluklarını; mevzuat çalışmaların yapılması, gerekli komitelerin tesisi, bunların işlerliğinin sağlanması, sayısal etki

çalışmaları, risk odaklı denetim çalışmaları, eğitim ve yayın faaliyetleri yoluyla yerine getirme çabası içerisindedir.Biz Basel II’nin bugüne kadar bankaların tabi olduğu geleneksel mevzuat sisteminin bir parçası olmadığının, çağdaş bankacılık düzenlemelerinin ve denetiminin dayandığı risk yönetimi felsefesinin bir ürünü olduğunun bilinci içerisindeyiz.

 

Bu bilinç içerisinde risk yönetimi felsefesinin ve kültürünün gerek bankacılık sisteminde gerekse de BDDK’da yerleşmesi için çok önemli çalışmalar gerçekleştirilmesinin zorunluluğuna inanıyoruz.Bugün burada kamuoyuna açıklanan yol haritasının sadece BDDK’nın değil bankaların ve ülkenin ilgili taraflarının katkılarıyla gerçekleştirilmesi gerektiğini düşünüyoruz.Dolayısıyla, yol haritası yalnızca BDDK’nın değil, tüm bankacılık sisteminin ve ülkemizin de Basel II’ye geçişine yönelik bir harita olarak görülmelidir. Burada yer alan çalışmalar, hedefine sadece BDDK’nın değil Basel II’den etkilenen tüm kesimlerin katkı ve destekleriyle ulaşabilecektir. Bakanlığım olarak, BDDK’nın ve bankacılık sektörünün konuyu sahiplenmesinden ve bu konuda gösterdiği çabalarından duyduğumuz memnuniyetimizi ifade etmek istiyorum. TBB’nin ve bankaların çabalarını, desteklerini ve çalışmalarını takdirle karşılıyoruz. Yol haritasının bankacılık sektörümüze, ülkemize ve BDDK’ya hayırlı olmasını ve bu zorlu çalışmayı yürütecek herkese de kolaylıklar diliyorum

 

EK 2

BANKACILIK DÜZENLEME VE DENETLEME KURUMU

10 SORUDA YENİ BASEL SERMAYE UZLAŞISI (BASEL-II)

 

Basel-II Nedir?

– Yeni Basel Sermaye Uzlaşısı (Basel-II), bankaların sermaye yeterliliklerinin ölçülmesine ve değerlendirilmesine ilişkin olarak Basel Bankacılık Denetim Komitesi (Basel Committee on Banking Supervision – BCBS)1 tarafından yayımlanan ve yakın tarihte birçok ülkede yürürlüğe girmesi beklenen standartlar bütünüdür.

 

– Basel-II bankalarda etkin risk yönetimini ve piyasa disiplinini geliştirmek, sermayeyeterliliği ölçümlerinin etkinliğini artırmak ve bu sayede sağlam ve etkin birbankacılık sistemi oluşturmak ve finansal istikrara katkıda bulunmak için sunulmuşönemli bir fırsattır.

 

– Basel-II içerisinde sermaye yükümlülüğünün nasıl hesaplanacağı, maruz kalınan risklerin nasıl yönetileceği, sermaye yeterliliğinin nasıl değerlendirileceği ve nasıl kamuya açıklanacağına ilişkin hükümler mevcuttur.

 

– Basel-II içerisinde risk ölçümüne ilişkin olarak basit aritmetiğe dayalı standart yöntemler ile kredi, piyasa ve operasyonel riske ilişkin istatistiki/matematiksel risk ölçüm metotlarını içeren yöntemle bulunmaktadır.

 

– Basel-II süreci aslında risk yönetimine ilişkin son yıllarda gözlemlenen gelişmelerin bir devamı niteliğindedir ve gelişmiş ülkelerde sektör standardı olarak yürütülen uygulamalar Basel-II ile birlikte mevzuat şekline dönüşmüştür.

 

Basel-II’nin Ortaya Çıkış Süreci Nasıl Gelişmiştir?

 

Gelişmiş ülkelerin merkez bankaları ve bankacılık denetim otoritelerinden yetkililerin

katılımıyla oluşturulan Basel Bankacılık Denetim Komitesi, 1988 yılında farklı ülkelerde uygulanan sermaye yeterliliği hesaplama yöntemlerini birbirleriyle uyumlu hale getirmek ve bu konuda uluslararası platformda geçerli olacak asgari bir sektör standardı oluşturmak amacıyla Basel-I olarak adlandırılan Sermaye Yeterliliği Uzlaşısını yayımlamıştır. Söz konusu Uzlaşı, başta G-10 ülkeleri olmak üzere birçok ülke denetim otoritesince Kabul görmüş olup, şu an itibarıyla 100’den fazla ülke, sermaye yeterliliği hesaplama yöntemlerini Basel-I’i temel alarak oluşturmuş durumdadır.

 

Bir takım dezavantajlar taşımasına rağmen şu an için uluslararası bir sektör standardı

haline gelmiş olan Basel-I’i temel alan bir sermaye yeterliliği ölçüm yöntemi, 1989’dayayımlanan ve üç yıllık bir geçiş sürecini de içeren düzenleme2 ile ülkemizde de

uygulanmaya başlanmıştır.

 

Sadece kredi risklerini dikkate alan Basel-I’in yayımlanmasının ardından, bankaların finansal yapılarında piyasa risklerinin de oldukça önemli bir rol üstlendiği hususunun daha iyi anlaşılması ve sektörde ortaya çıkan gelişmeler paralelinde, Basel Bankacılık Denetim Komitesi tarafından piyasa risklerinin sermaye yeterliliğine dahil edilmesini içeren bir doküman üç yıllık bir çalışma neticesinde son hali verilerek 1996 yılında yayımlanmıştır.

 

1 Basel Bankacılık Denetim Komitesi, İsviçre’nin Basel kentinde yerleşik Uluslararası Takas Bankası (Bank forInternational Settlements – BIS) bünyesinde faaliyet gösteren, gelişmiş ülkelerin merkez bankaları ve bankacılık denetim otoritelerinden yetkililerin katılımıyla oluşturulan ve bankacılık konusunda istişari mahiyetli olarakuluslararası standartları yayımlayan komitedir.

 

Bu çerçevede ülkemizde de ilk olarak Şubat 2001 tarihinde yürürlüğe giren Bankaların Sermaye Yeterliliğinin Ölçülmesine ve Değerlendirilmesine İlişkin Yönetmelik3 ile piyasariskleri de ilk olarak sermaye yeterliliği ölçümlerine dahil edilmiştir.Basel Komitesi, finansal piyasalarda meydana gelen gelişmeleri ve Basel-I’in sermaye yeterliliği ölçümüne ilişkin eksikliklerini dikkate alarak Haziran 1999’da Yeni Basel Sermaye Yeterliliği Uzlaşısına (Basel-II) ilişkin ilk istişari metni (Consultative Paper-1) yayımlamıştır. Ardından 2001 yılı başında ikinci istişari metin (Consultative Paper -2), Nisan 2003’te ise üçüncü istişari metin (Consultative Paper -3) yayımlanmıştır. Söz konusu istişari metinler, gerek ülke denetim otoritelerinden gerekse bankalar ve diğer ilgili taraflardan alınan yorumlar çerçevesinde revize edilerek yenilenmiş ve Basel-II’ye ilişkin nihai metin Haziran 2004’te yayımlanmıştır.

 

Basel-II’nin Basel-I’den Farkı Nedir?

 

– Basel-I’de yer alan, kredi riski açısından sermaye yükümlülüğünün OECD ülkesi olup olmama kriterine göre belirlenmesi prensibine dayanan “külüp kuralı (club rule)” Basel-II ile birlikte kaldırılmaktadır.

 

– Basel-II’de kredi riski, krediyi alan tarafların derecelendirme notlarına gore belirlenmektedir. Basel-II’de yer alan bazı yöntemler bağımsız derecelendirme şirketleri (ör. Standard&Poors, Fitch, Moodys, vb) tarafından verilen derecelendirme notlarını kullanırken, bazı ileri yöntemlerde -bankacılık denetim otoritesi iznine tabi olmak üzere- bankaların kendi değerlendirmelerine dayanarak verdikleri derecelendirme notları dikkate alınmaktadır.

 

– Basel-I’de sadece kredi ve piyasa riskleri için sermaye zorunluluğu bulunmaktadır. Basel-II’de ise bu risklere ilaveten operasyonel risk sermaye yükümlülüğü de eklenmiştir. Basel-II’de operasyonel risk, yetersiz veya aksayan iç süreçler, insanlar ya da sistemler ya da harici olaylar sonucu ortaya çıkan zarar riski olarak tanımlanmakta (örneğin zimmet, deprem, bilgi işlem arızası sonucu ortaya çıkan zararlar) ve bankalardan bu riskleri için de sermaye bulundurmaları istenmektedir.

 

– Basel-II içerisinde bankaların sermaye yeterliliklerini kendilerinin değerlendirmesi istenmekte ve hem sermaye yeterliliği hem de bankanın kendisini değerlendirme sürecinin bankacılık denetim otoritesi tarafından denetlenmesi ve değerlendirilmesi istenmektedir.

 

– Basel-II kapsamında sermaye yeterliliğine ilişkin olarak Basel-II’ye özgü detaylı bilgilerin kamuya açıklanması zorunluluğu getirilmektedir. Bu husus Basel-I’de yer almamaktadır.

 

Basel-II’nin Avrupa Birliği sürecindeki yeri nedir?

 

– Avrupa Birliği, Basel-II hükümlerini 2007 yılında tüm bankaları ve menkul kıymet şirketleri için uygulamayı planlamaktadır.

 

– Basel-II’ye hazırlık süreci Avrupa Birliği normlarına uyum çerçevesinde de ele alınmak durumundadır. Basel-II’ye uyum dolaylı olarak Avrupa Birliği standartlarına da uyumu sağlayacaktır.

 

Basel-II ülkemiz için faydalı mı yoksa zararlı mıdır?

 

– Olumlu ve olumsuz etkileri birlikte değerlendirildiğinde Basel-II ülkemiz açısından daha sağlam ve daha etkin bir bankacılık sistemi için sunulmuş bir fırsat olarak görülmektedir. Esasen, uluslararası düzeyde yapılan çeşitli anket sonuçlarına gore yüzden fazla ülkenin Basel-II’yi uygulamaya hazırlandığı görülmekte ve bu çerçevede Basel-II’nin kısa süre içerisinde yaygın uygulama alanı bulması beklenmektedir. Bu husus dikkate alındığında, Basel-II hükümlerini uygulamamanın, Basel-II ile ortaya çıkması muhtemel olumsuz etkileri ortadan kaldırmayacağı, aksine Basel-II’ye makul bir sürede geçmemenin ilave bir takım maliyetleri olabileceği değerlendirilmektedir.

 

– Genelde risk yönetimi tekniklerinin gelişmesi özelde de Basel-II ile beklenen başlıca faydalar şunlardır:

 

o Bankalarda risk yönetiminin etkinliğinin artması

o Bankaların aracılık fonksiyonlarını daha etkin biçimde yerine getirmesi

o Bankaların sermaye düzeylerinin maruz kaldıkları risklere paralel olması

o Bankalar tarafından kamuya açıklanacak bilgiler aracılığıyla piyasa disiplininin artması

o Bankaların müşterileri konumundaki şirketlerin kurumsal yönetişimyapılarında iyileşme

 

– Basel-II, teknik seviyesinin yüksek olması sebebiyle insan kaynağına ve bilgi işlem alt yapı unsurlarına önemli düzeyde yatırım yapılmasını da gerektirmektedir.

 

– Basel-II ile birlikte ortaya çıkacak etkilerin bir kısmı, ülkemiz bankalarının Basel-II kurallarına tabi tutulup tutulmamasından bağımsız olarak ortaya çıkabilecektir.

 

Örneğin, ülkemiz Hazinesine veya bankalarımıza fon sağlayıcısı konumunda olan veya bankalarımız ile işlem yapan yabancı bankaların Basel-II kurallarına tabi olması, Basel-II’nin bir takım sonuçlarının ortaya çıkması için yeterli olacaktır.

 

– Kurumumuz Basel-II ile birlikte ortaya çıkabilecek olumsuzlukların asgariye indirilmesi için çeşitli çalışmalar yapmakta ve kararlar almaktadır (Basel-II içerisinde ülke denetim otoritelerinin tercihine bırakılan sınırlı sayıdaki alanda ulusal inisiyatiflerin ne yönde kullanılacağı hususu bu ilke çerçevesinde değerlendirilmektedir).

 

Basel-II’nin reel sektör ile ilişkisi nedir?

 

– Bankalarda risk yönetimi kültürünün daha da gelişmesinin, dolaylı olarak, bankaların müşterisi konumunda olan reel sektör firmalarını da etkileyecek olması aşikardır. Basel-II risk yönetiminde ortaya çıkan gelişmelerin devamı olarak bu süreci daha da pekiştirecektir. Esasen bilançoları şeffaf olmayan ve yeterince kurumsallaşmamış reel sektör firmalarının bankalarla yaşayabilecekleri sorunlar, Basel-II uygulamasından bağımsız olarak, uluslararası

 

 

standartlara yükseltilmesi zarureti bulunan risk yönetimi uygulamalarının da doğal ve zaruri bir sonucu olarak görülmelidir.

 

– Basel-II, derecelendirme notu bulunmayan şirketler için mevcut duruma herhangi bir değişiklik getirmemektedir. Ancak, Basel-II ile birlikte yüksek derecelendirme notuna sahip şirketler diğerlerine göre daha avantajlı konuma geçecektir.

 

 

– Bu hususun, şirketlerde kurumsal yönetişimin artması ve kayıtdışılığın azalması yönünde doğal bir teşvik mekanizması oluşturması beklenmektedir.

 

Türk bankacılık sistemi Basel-II’ye hazır mı?

 

– Türk bankacılık sektörü şu an itibarıyla tam olarak Basel-II’ye hazır olmamakla birlikte Basel-II’nin uygulanabilmesi yolunda önemli mesafe kaydedilmiştir ve mevcut eksikliklerin giderilmesi ve olası sorunların aşılması yönündeki çalışmalar devam etmektedir.

 

– BDDK bu konuda bankalar ve diğer ilgili taraflar ile yakın işbirliği içerisinde çalışmalarını devam ettirmektedir.

 

– Basel-II’ye geçişe ilişkin yol haritasının, bankaların da görüşü alınmak suretiyle kısa süre içerisinde kamuoyuna açıklanması planlanmaktadır.

 

– BDDK, Basel-II’yi uyulması gerekli şekli bir düzenleme ve bir hesaplama aracı olarak değil, bankaların risklerini daha iyi yönetmelerini sağlamaya yönelik bir stratejinin temel yapıtaşı olarak görmektedir.

 

Basel-II konusunda ne tür çalışmalar yapılıyor?

 

– Kurumumuz risk yönetimine verdiği önemi, yürüttüğü proje nitelikli çalışmalar ve yaptığı düzenlemeler yoluyla ortaya koymuş bulunmaktadır. Basel-II ise Kurumumuzun bu alanda yapacağı çalışmaları daha kapsamlı ve daha sistemli biçimde ele almasına olanak sağlayacaktır.

 

– Kurumumuz, Basel-II’ye ilişkin 3. istişari metin (Consultative Paper-3) hakkındaki görüşlerini Basel Komitesi’ne bildirmiş ve Basel Komitesi’nin internet sayfasında da yayımlanan bu görüşlerin büyük kısmı dikkate alınmıştır.

 

– Ülkemiz G-10 ülkesi dışındaki ülkelerinin de katıldığı ilk etki çalışması niteliğindeki 3. sayısal etki çalışmasına (Quantitative Impact Study-3, QIS-3) 2002 yılında sektörde önemli paya sahip 6 banka ile katılım sağlamıştır.

 

 

– QIS-3 çalışmasına ilişkin nihai değerlendirme toplantısı, Basel Komitesi ve bir çok ülke yetkilisinin katılımıyla 10-11 Mart 2003 tarihleri arasında İstanbul’da Kurumumuz ev sahipliğinde gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıyla, Kurumumuz ile Basel Komitesi ve yabancı ülkelerin denetim otoriteleri arasında sürdürülen işbirliği geliştirilmiş ve toplantı ülkemiz açısından önemli bir prestij sağlamıştır.

 

 

– Kurumumuzun Basel-II’ye verdiği büyük önemin bir göstergesi olarak Mart 2003 tarihinde Kurumumuz yetkilileri ile çeşitli bankaların risk yönetiminden sorumlu üst düzey yöneticilerinin katılımıyla T.Bankalar Birliği bünyesinde Basel-II Yönlendirme Komitesi tesis edilmiştir. Komite ayda bir kez toplanmakta ve Basel-II’ye geçişe yönelik çeşitli çalışmalar yapmaktadır

 

– QIS-3’te edinilen deneyimlerden de faydalanarak Temmuz 2003’te aktif büyüklüğü açısından sektörün %95’ini temsil eden 23 bankanın katılımıyla yerel bir sayısal etki çalışması (QIS-TR) yapılmıştır.

 

– Basel-II’ye ilişkin hususlarda eşgüdüm sağlamak ve istişari nitelikte kararlar almak üzere Hazine Müsteşarlığı, TCMB ve SPK’nın katılımıyla BDDK koordinasyonunda faaliyet gösteren Basel-II Koordinasyon Komitesi ihdas edilmiştir.

 

– Kurumumuz bünyesinde ise çeşitli alt komitelerden oluşmak ve teknik konularda çalışmalar yapmak üzere oluşturulmuş biri Basel-II Proje Komitesi diğeri Risk Odaklı Denetim Komitesi olmak üzere iki adet çalışma komitesi oluşturulmuş bulunmaktadır.

 

– Daha önce hazırlanmış olan yol haritası yukarda bahsedilen tüm çalışmaların çıktılarından da faydalanılmak üzere revize edilmektedir. Yeni yol haritasının, Basel-II’de bankacılık denetim otoritesi tercihine bırakılan temel hususlardaki Kurum kararlarını da kapsamak üzere birkaç ay içinde tamamlanması planlanmaktadır.

 

Amacımız mümkün olan en kısa süre içinde Basel-II’ye geçişte uygulanacak temel stratejilerin belirlenerek ilgili kesimlere aktarılması ve bu sayede bankacılık sektörünün önünü görmesi ve gerekli tedbirleri almasının sağlanmasıdır.

 

– Kurumumuz çalışmalarını şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da başta Basel Komitesi olmak üzere uluslararası kurum ve kuruluşlarla, ve tabi bankalar ve özel finans kurumları ile koordinasyon içerisinde yürütecektir.

 

Sayısal Etki Çalışmalarında Elde Edilen Bulgular Nelerdir?

 

– Sayısal etki çalışmaları sonucuna göre, Basel-II bankaların sermaye yeterliliklerini belirli ölçülerde azaltmakla birlikte, Türk bankacılık sisteminin sermaye yeterliliğinin yüksek olması sebebiyle bu olumsuz etki önemli boyutlara ulaşmamaktadır. Yerel sayısal etki çalışması (QIS-TR) sonuçlarına göre, çalışmaya katılan 23 bankanın toplulaştırılmış sermaye yeterliliği rasyosu mevcut durumda %28,8 iken, Basel-II hükümleri uygulandığında bu oran %16,9’a gerilemektedir. Sermaye yeterliliğine ilişkin asgari seviyenin %8 olduğu dikkate alındığında, Basel-II hükümleri çerçevesinde de asgari seviyenin iki katından fazla bir sermayenin mevcut olduğu görülmektedir.

 

– Sermaye yeterliliği rasyosundaki azalma temel olarak yabancı para cinsinden (dövize endeksliler hariç) Hazine bono ve tahvillerinin Basel-II’de yüksek sermaye yükümlülüğüne tabi olmasından ve Basel-II ile birlikte operasyonel risk sermaye yükümlülüğünün yeni eklenmesinden kaynaklanmaktadır. Basel-II çerçevesinde sermaye yeterliliği oranında ortaya çıkan %11,9’luk azalışın 8,7 puanı yabancı para cinsinden kamu menkul kıymetlerinin yer aldığı portföylerden, 2 puanı ise operasyonel riskten kaynaklanmaktadır.

 

 

Şirketlere verilen kredilerin tabi olduğu sermaye yükümlülüğünde ise az miktarda artışlar meydana gelmiştir. Sermaye yeterliliği rasyosunda şirketler portföyü dolayısıyla ortaya çıkan azalış %1,2’dir.

 

Sayısal etki çalışmalarında, Basel-II hükümleri, bankaların bugünkü portföylerine uygulanmıştır. Dolayısıyla Basel-II’nin uygulanmasına fiilen geçilmesi durumunda bankaların portföy tercihlerinde, banka müşterilerinin kredi değerliliğinde finans piyasalarında ve makro ekonomik çerçevede meydana gelebilecek olası değişiklikler hesaba katılmamıştır. İleride bu alanlarda değişikliklerin ortaya çıkması durumunda Basel-II’nin bankaların sermaye yükümlülüklerine etkileri de farklı olabilecektir.

 

Örneğin ülkemiz Hazinesine ait derecelendirme notunun “yatırım yapılabilir (investment grade)” olarak ifade edilen BBB kademesini aşması durumunda yabancı para cinsinden kamu kağıtlarının tabi olacağı sermaye yükümlülüğü yarı yarıya azalacaktır (%100’den %50’ye düşecektir). Benzer şekilde, banka portföylerinde yer alan kamu menkul kıymetlerinde Yeni Türk Lirası cinsinden veya dövize endeksli kıymetlere doğru kayma olması durumunda da sermaye yükümlülüğü azalacaktır. Bankaların müşterisi konumunda olan şirketlerin ileride alacakları iyi derecelendirme notları da sermaye yükümlülüğün azalmasına sebep olacaktır. Dolayısıyla Basel-II’nin bankaların sermaye yeterlilikleri üzerine etkilerinin sayısal etki çalışması bulgularından daha olumlu olması beklenmektedir.

 

Basel-II’nin Ülkemiz Hazinesinin Borçlanmasına Muhtemel Etkileri Ne Olacaktır?

 

– Basel-I kapsamında ülkemiz Hazinesine ait kıymetlere yatırım yapan yerli ve yabancı bankalar (ülkemizin bir OECD ülkesi olması sebebiyle) bu kıymetler için mevzuata göre sermaye bulundurmak zorunda değillerdi. Basel-II hükümleri çerçevesinde ise, ülkemizin derecelendirme notunun düşük olması sebebiyle, yabancı para cinsinden kamu menkul kıymetleri için (Eurobondlar ve yabancı para cinsinden iç borçlanma senetleri) %8 yasal sermaye yükümlülüğü öngörülmektedir. Yeni Türk Lirası cinsinden ve dövize endeksli Yeni Türk Lirası kamu borçlanma senetleri için ise bu oranın BDDK tarafından belirlenmesi gerekmektedir. Kurumumuz, sayısal etki çalışmalarında, Türk Lirası ve dövize endeksli kamu menkul kıymetleri için bu oranı %0 olarak belirlemiştir.

 

– Basel-II’nin gelişmekte olan ülkelere yönelik fon akımlarını kısıtlayacağı yönünde görüşler bulunmakla birlikte, uluslararası piyasalarda fon sağlayıcısı konumunda olan büyük bankaların fon fiyatlarını belirlerken OECD üyesi olup olmama kuralına dayalı yasal sermaye yükümlülüğünden ziyade, ekonomik sermaye gereğinden hareketle, ülkelerin derecelendirme notlarını (ülke risklerini) dikkate aldıklarının unutulmaması gerekmektedir. Diğer bir ifadeyle, uluslararası bankalar tarafından zaten uygulanmakta olan riske dayalı sermaye tahsisi ve fiyatlama olgusu, Basel-II ile birlikte mevzuat kuralı haline gelmektedir.

 

Bu çerçevede, Basel-II ile birlikte ülkemiz Hazinesinin dışborçlanma maliyetlerinde sadece Basel-II uygulamasından kaynaklanacak çok önemliseviyelerde bir değişiklik beklenmemektedir.

 

– Kurumumuz, bu konuda, Basel-II Koordinasyon Komitesi bünyesinde TC Merkez Bankası ve Hazine Müsteşarlığı ile koordineli olarak çalışmaktadır.